Güzelyurt Hakkında (2)
Güzelyurt , Kuzey Kıbrıs’ın Kuzey-batısında yer alan Antik dönemde Yunanistan’dan göç eden Sparta’lılar tarafından tanrıça Afrodit için kurulduğu söylenen bir şehirdir. Girne, Lefke ve Lefkoşa şehirlerinin ortasında yer alan Güzelyurt, Trodos Dağlarına hâkim görüşü ve ılıman havası ile adanın narenciye üretimi açısından en verimli ve adanın portakal ihracatının büyük çoğunluğunu karşılayan yeridir. Bu bağlamda her yıl Portakal Festivali düzenlenir. Güzelyurt narenciye dışında karpuz, kavun, nar gibi birçok meyve ve sebzenin yetiştirildiği ve Kıbrıs Adası’na ait değişik bitki türlerinin oluştuğu bir şehirdir. Bu doğal güzelliklerinin yanında Güzelyurt, aynı zamanda Soli Antik Kenti, Vuni Sarayı, Tumba Tu Skuru, Aziz Mamas Kilisesi gibi ada tarihi açısından önemli eserlere ev sahipliği yapar.
Güzelyurt, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Kalkanlı köyünde yer alan Kuzey Kıbrıs Kampusu ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eğitim hayatında önemli bir yere sahip olma yolundadır.
Güzelyurt’a ulaşım yurtdışından Lefkoşa’ya Ercan Havaalanı’na ulaştıktan sonra karayolu ile Girne Limanı’na deniz yolu ile ulaşıldıktan sonra karayolu ile yapılmaktadır. Güzelyurt Lefkoşa’ya 40 km, Girne’ye de 47 km uzaklıktadır.
Tarihi Yerler
Tumba Tu Skuru
Güzelyurt-Girne istikametinde uzanan ama yolun batısında ve Güzelyurt'un birkaç mil kuzeyinde yer alan Tumba Tu Skuru adı ile bilinen, Geç Bronz Çağı'na ait yerleşme yerinde
1971-1974 yılları arasında Prof. Emily T. Vermeule başkanlığında Harvard Üniversitesi ve Boston Güzel Sanatlar Müzesince yapılan kazılarda çıkartılan eserler
Fotoğraf Galerisi
S.Mamas Klisesi
Orjinal kilise Bizans olup muhtelif devirlerde yenilenmiş ve Orta Çağ'da Gotik stilde hatırı sayılır derecede önemli bir yapıl yapılmıştır. Bu tekrardan 1725 tarihinde, yani Osmanlı döneminde tamamıyle yeniden yapılmış ve büyük merkezi kubbe bu devirde ilave edilmiştir. Gotik binadan bir kısım mimari detay koruna bilmiştir, bunlar : Kuzey ve Güney'deki giriş kısımları; sahen sütunları; batı penceresindeki iki mermer sütun ve azizin tahtiminin bulunduğu kemerli kısım. Bütün bunlar 15.yüzyıldan ve flamboyant stilindedir.
İkonastasis iki devrin ve stilin karışımıdır. İkonastasis'te yer alan Gotik başlıklı dört(4) mermer sütun ve mermer paneller 1500 tarihindendir. Bu paneller Venediklilerin adada mevcut olan en güzel küçük sanat örnkleri olup üzüm ve meşe motifleri ile yüksek kabartma şeklinde dekore edilmiş ve köşelere Venedik armaları yerleştirilmiştir. İkonastasis'in ahşap işçiliği, koyu mavi ve altın renkli boyası ile 16.yy'ın muhteşem bir örneğidir. İkonastasis'in solundaki kutsal girişte yer alan iki kapı ile altar üzerindeki boyalı gölgelik de aynı devirdendir. Azizin Bizans devreinden olan mermer lahdi bir kemer altında ve duvar içerisinde yerleştirilmiş olup içeriden ve dışarıdan görülebilmektedir. Batı kapısı üzerinde yer alan yazılarda, Fransız konsülü M. Porey'in 1738 yılında ve Moskova'dan bir zatın 1753 yılında yapmış olduğu ziyanetler yayılıdır. Manastır binası 1779 yılında yapılmış olup bir kısım sütunlar ve başlıklar eski kiliseden alınmıştır.
Aziz Mamas Kıbrıs'ın en tanınmış azizlerinden biri olup ikonlarda arslana binili ve kollarında kuzu ile tasvir edilir. Yerel efsaneye göre St. Mamas Güzelyurt yakınlarındaki bir mağrada yaşayan fakir biriymiş. Devrin Bizanslı dükü yayımladığı bildiride herkesin vergi ödemesini istemiş ve Mamas sosyal yaşam içerisinde yer almadığı için bunu kabul etmemiş. Bunu duyan dük azizin tutuklanıp cezalandırılmasını ister.
Askerler, Aziz Maması tutuklayıp Lefkoşa'ya doğru ormanda ilerlerken aniden karşılarına, o güne kadar Kıbrıs'ta hiç görülmeyen bir arslan çıkar ve önde giden kuzuyu parçalamak ister. Azizin elini kaldırması ile arslan sakinleşir ve aziz kuzuyu koluna alarak bir katır gibi arslanın sırtına binerek dükün huzuruna böyle çıkar. Dük gördükleri karşısında şaşırır ve Aziz Mamas'ı ömür boyu vergiden muaf tutar.
Arkeoloji ve Doğa Müzesi
Müze Binası 1974 Barış Harekatından önce Metropolit olarak kullanılmaktaydı. 1974 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesine tahsis edilen binada gerekli tadilat ve düzenleme yapılarak 1979 yılında Müze olarak ziyarete açılmıştır Çift katlı olup Arkeoloji ve Doğa olmak üzere iki bölümden ibarettir. Doğa bölümü alt katta olup Kıbrıs'ta görülen yerli ve göçmen kuş çeşitleri, böcekler, yılanlar, Akdeniz'de yaşayan balık türleri ve Kıbrıs'ın jeolojik yapısında mevcut olan taş çeşitleri bu bölümde sergilenmektedir.
Üst katta yer alan Arkeoloji bölümünde ise Kıbrıs'ın çeşitli yerlerinde bulunmuş eski eserler kronolojik bir düzen içerisinde (Neolitik Çağ'dan Orta Çağ'a kadar) sergilenmektedir.Tumba Tu Skuru buluntuları ve Artemis Heykeli müzenin en önemli eserlerini teşkil ediyor.
Artemis Heykeli 68cm boyunda olup Efes'te bulunan Artemis Heykelleri ile gerek malzeme, gerekse şekil bakımından büyük benzerlik göstermektedir. Çok memeli oluşu bolluk ve bereketi simgelemektedir. Bu heykel iki adet geyik heykelciği ile birlikte 1980 yılında Salamis'te tesadüfi olarak bir turist tarafından denizden çıkartılmıştır. M.S 2.yüzyıla tarihlenmektedir.
Soli Kurtarma Kazısında 2500 Yıllık Tarihi Eserler
Kıbrıs’ın en önemli antik kentlerinden olan Soli’deki kurtarma kazısında bulunan 2500 yıllık paha biçilmez tarihi eserler Güzelyurt Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Su İşleri Dairesi ekipleri 2 bin 500 yıl sonra bölgede kazı yapana kadar Kurtarma kazısı yapılan mezarlar 22 Kasım 2005’te Su Dairesi’nin içme suyu hattı çalışmaları sırasında bulundu.
Soli Nekropol alanındaki bir mezarda, 24 Kasım 2005- 5 Ocak 2006 tarihleri arasında Güzelyurt Bölge Şube Amirliği tarafından gerçekleştirilen kazılarda mimari özellik ve buluntu açısından değerli toplam 7 mezarda kazı bulundu.
Paha biçilmez tarihi eserler, Güzelyurt Bölge Şube Amirliği arkeologları Emine Sivri, Sibel Sabır, ve Mehmet Şoföroğlu’nun yürüttüğü kazılarda gün ışığına çıkarıldı.
Güzelyurt Arkeoloji Müzesinde sergilenen eserler 4 numaralı mezarda bulundu.
Mezar 4; Soli ören yerinde, Tiyatronun güneyindeki yamaç üzerinde, Kandalı arkeologlar tarafından saptanan nekropol alanı içerisinde yer almaktadır ve yedi basamaklı bir dromos ile karşılıklı üç mezar odasına sahiptir. Açığa çıkan mezar kazısına ilk önce açılan kanalın çevresinin genişletilmesi ve derinleştirilmesiyle başlanılmıştır. Kaya ve toprak tabakasının kaldırılmasıyla yoğun bir şekilde metal eserlerle karşılaşılmıştır. Metal eserlerle birlikte altın eserlerde gün ışığına çıkmaya başlamıştır. Bu alan Mezar 4’ün A bölümü olarak adlandırılmıştır. Daha sonra oluşabilecek göçük tehlikesiyle mezar odasının dışından kazıya devam edilmiş ve yedi basamaklı merdiven ve bir dromosla karşılaşılmıştır. Dromosun kazısı yapılırken iki ayrı mezar odasına daha önce üst örtüsünün kısmen tahribata uğradığı ve mezar içerisindeki buluntuların bir kısmının talan edildiği saptanmıştır.
Mezar 4C diye adlandırılan üçüncü oda ise bu üçlü mimarisi sağlam tek mezar odasıdır. İçerisindeki buluntuların yok denecek kadar az oluşu buranın antik dönemde veya günümüze yakın dönemlerde talan edildiği izlenimini uyandırmaktadır.
Eserler üzerinde yapılan incelemede mezarın birkaç farklı dönemde kullanıldığı düşünülmektedir. Kazıda bulunan eserleri üzerindeki ilk incelemeler sonucunda Klasik Dönem ve Hellenistik Dönem’e tarihlendirme yapmak mümkündür. Ancak; kesin tarihlendirme eserlerin temizlenmesi ve gerekli diğer çalışmaların tamamlanması sonucunda yapabilecektir. Kazıda az miktarda da olsa hayvan ve insana ait olan kemik ve dişler ortaya çıkarılmıştır.
Antropologların kemik ve dişler üzerinde yaptığı ilk incelemeler sonucunda Mezar 4A’da bir orta erişkin (25 yaş üzeri) ve bir çocuk (4-5 yaşlarında), 4B’de ise yine orta erişkin ve bir çocuğa (5-7 yaşlarında) ait olabileceği kanısına varılmıştır.
Atatürk Anıtı
Güzelyurt Kaymakamlığı önüde yer alan Atatürk Anıtı, 1973 yılında Öğretmen Feriha Coşkun’un büyük çabası ve girişimleri ile Nazilli’de yapıldı.
Anıtın Cumhuriyetin 50. yılı olan 29 Ekim 1973 tarihinde açılışı hedeflenmekte idi. Ancak Anıtın yapımı ve Kıbrıs’a getirilmesinde yaşanan gecikmelerden ötürü belirlenen tarihte anıtın açılışı yapılamadı. 1974 yılında adaya getirilen anıt Baf’ta hazırlanan kaydesi üzerine kondu. 30 Ağustos 1974 tarihinde açılması gereken anıt 20 Temmuz 1974 de gerçekleşen Barış Harekatı nedeni ile gerçekleşemedi. Barış harekatından sonra yapılan nüfus mübadelesi ile Baf’ta yaşanan Türkler Güzelyurt’a yerleşti. Atatürk Anıtı’nın Türk tarafına getirilmesi için yapılan girişimler sonucunda Güzelyurt’ta bulunan Rumlara ait bir heyeti Rum tarafına göndererek bunun karşılığında Baf’da bulunan Atatürk heykeli Lefkoşa Türk bölgesine getirildi.
Tren İstasyonu
Kıbrıs'ta kullanılan ilk trenler de Güzelyurt'ta Festival Alanı'nda bulunmaktadır. Bunlar Kıbrıs'ın ilk trenleridir.
Lefkoşa-Güzelyurt girişindeki anyolun her iki tarafında yer alan tren istasyonu binaları, İngiliz döneminde, Mağusa-Lefkoşa-Güzelyurt-Lefke güzergahında çalışan tren hattının, Güzelyurt istasyon binaları olarak hizmet vermekteydi.
Günümüzde festival parkında bulunan lokomatif ile birlikte bizlere kalmış olan önemli birer tarihi eser durumundadır. Ancak amacı dışında kullanılmakta ve korunmaktadır. Bölgemizde bulunan bu tarihi mirası geleceğe taşımak için, en kısa zamanda tren istasyonu binalarının restore edilip turizm amaçlı kullanılması gerekmektedir. Ülkemizde uzun yıllardan beri demiryoluhattının bulunmayışı, bu tarihi eserlerin önemini bir kat daha artırmaktadır.